Filmler ve Cenazeler

Bazı şeyleri filmlerden falan öğreniyoruz ve resmen yanılıyoruz. Annemin cenazesinde gelenlere bir kaç satır bir şeyler söyleyebileceğimi sanmıştım, Londra-İstanbul uçağında aklımdan geçen tek şey buydu. Filmler dedim diye iyice salak yerine koydunuz beni, öyle şaşalı şeyler falan hayal etmedim. Bir kalabalık olur defin esnasında ya da öncesinde ve ben iki üç kelime söyleyebilirim diye düşündüm sadece. Sonra Mir'le paylaştım bu düşüncemi, bana cenazelerin benim düşündüğüm gibi olmadığını söyledi. 

Öyle olmuyormuş.

Avlu dizisini izlemeye başlamıştım bu ara, hapishane dizisi, biraz aksiyon olur, değişik konular işlenir falan diye, Demet Evgar'ı da severim, 10.  bölümde kadının kızını öldürdüler. Türkiye'deki 3 saatlik diziler sağolsun bir cenazenin nerdeyse tüm detaylarını gösterdiler. Yaşanana yakın olmasına rağmen o bile gerçek hayatta olduğu gibi değildi.

Din kültüre dönüşüyor inansan da inanmasan da kaçamıyorsun dinin getirdiklerinden. Mesela annemin cenazesinde innaa ileyhii diye hocanın okuduğu dualardan kaçamıyorsun. Aynı anda en az 10 kişinin cenaze namazı kılınıyor zaten. Size saçma gelebilir ama o bile tokat gibi çarpıyor. Senin için büyük, çok büyük bir kaybın yanında bunun herkesin başına geliyor olması ve senin sıradan olman gerçeği. Biz de çok maceralı olmadığımızın farkındayız da işte senin boğuştuğun içinden çıkamadığın şeyler bazı insanlar için 'he he' denilip geçilecek sıradanlıkta işte. Bir kere cenaze inanılmaz büyük bir kaos, orda birileri bir şeyler ayarlıyor sağolsun, bilmiyorum kim o birileri? Teşekkürler birileri. Her şey sanki bir anda olup bitiyor. 

İsterdim ki mesela bir iki kelime söyleyeyim, arzu edenler bir anısını anlatsın, içinden geçeni söylesin, annem güzel anılarla anılsın, güzel bir şarkı çalsın, aklımıza annemin "ben çok güzel eşlik ederim" diyip gülmesi gelsin, güle güle diyelim gönlümüzce.

Gerçekte olansa kaos, sarıklı bir adam, anlamadığım dualar, her gün aynı işi yapmaktan nasır tutmuş kalpler, ve kapanış. Soğuk, buz gibi bir şey.

Bir de yine bir misafir ağırlama telaşı, belki mezarın başında biraz öylece durmak istiyorsun, ama sürekli ismini duyuyorsun kalabalıkta, oraya gel, buraya git. Seninle görüşmek istiyorlarmış, bilmemkimlere de merhaba de. Bir durmak istiyorsun aslında. Durun! Ne oluyor burada? Nereye yetişiyoruz?! Sonra eve geliyor aynı kalabalık. Bir odada daire şeklinde oturup suratına bakıyorlar. Söyleyecek bir şeyim yok ki. O dakikalar uzayıp gidiyor. Belki kafanı koyup tavana bakmak istiyorsun, belki uyumak, ama evde 150 kişi var. Kimseye kızdığımdan değil, o "150" kişi iyi ki var. Sadece söylenecek bir şey yok. Yüzüme bakıp durmayın! Ben ne olduğunu idrak edemiyorum daha. 

Ben iki üç kelimemi söyleyemedim ama bir araya geldiğimizde biz yine istediğimiz gibi anıyoruz tabi. Kim ne derse desin. Umrumda değil. Annemin şerefine bir kadeh rakı tokuştururuz doğumgününde, komik anıları anlatırız, gülerken bir damla yaş süzülür, ve ben detayları unutmaktan korkarım...

Filmleri çok ciddiye almayın... Zaman koşturup duruyor, sandığınız gibi olmuyor. Dur deyin. Dursunlar, koşturmasınlar.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

veet reklamı

Bogulmak

Dışarda Corona, Evde Corona