Kayıtlar

Mart, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ordinary

Eve geldim, bilgisayarı açtım, recitation slaytlarını indirdim. Tek istediğim biraz ders çalışıp uyumakken, saçım düştü gözümün önüne. Ne kadar sıradan, önemsiz bir detay halbuki .. Ama düşen saçı geri atmak isterken elimi yüzümün yanına yaklaştırınca.. Aldığım koku, senin kokun, elime sinen, kokun.. Elime sinmişliğin beni bu sandalyeden kaldırıp başka yerlere götürürken, farkediyorum tek sindiğin yerin 'parmaklarım' olmadığını... Hem çok kızmak istiyorum sana, hem de çok sevmek istiyorum seni, izin verirsen eğer tabi.. Kızamadığım aşikar da, şöyle içimden geldiği gibi sevemiyorum da seni, sen bir kaç parmak hareketiyle kedi gibi şımarırken gülümsetiyosun beni ama, aklıma gelmiyor değil şirin, sevimli, kendini sevdiren ve kucağımda uyuyan bütün kedilerin nihayetinde 'nankör' olduğu.. Hayal mi görüyorum, tüm gün, rüyaların devamını mı görüyorum, uykuda mıyım, yalan mı acaba bu koku? Yalansa nasıl bu kadar 'var' peki bu odanın içinde..

zaman beklemez ki

Sakinim, değilim. Bilmiyorum nasılım. Bilmiyorum nerdesin, ve bilmiyorum ne isterdin. Varlığın o kadar sakinleştirici ama bir o kadar da kafa karıştırıcı ki. Dönüp, öylesine, hiçbir şey düşünmeden bakarken sen benim aklımdan geçenler, o anda naptığımı bilmezken o sandalyeden kalkıp çok başka yerlere gitmem, şimdiyse gözümün yaşlarla dolması neden, bilmem. Ne isterim, yetecek olan nedir, bencil miyim değil miyim, bunları da bilmiyorum. Bir belirsizlik var ama merak değil beni delirten şimdi. Belki belirsizliğin sonunda olumsuz ihtimallerin kucak açmış bekliyo olmasıdır. Çokçalar ve kocamanlar, içimi sıkıyo bu, kalbimi alıp kocaman zalim bi el, paramparça ediyo. Korkutucu bu kadar çok sevilmek, tahmin edebiliyorum, korkutucu olduğu kadar zararlı da zaten bünyeye bu kadar çok sevmek, merak etme. Şimdi, bu kadar canım sıkkınken, yok yere bu kadar sıkmışken ben kendimi, hiçbişey yapmasan, sadece burda olsan, yanında olsam işte, öyle dursan, ne düşündüğümden, hissettiğimden habersiz öylesine

hop, sana yazı yazdım ki ben

Veremiyorum kendimi. bütün gece rüyamda ödevi , seçimi ve beyimizi gördüm, her şey birbirine girdi. Scope'umda oladabilirsin, olmayadabilirsin falan dedi rüyamda. noluyo ülen. deliriyo muyum nedir. Sandık tutmuş elinde bu benim scope'um falan. gerçekten birbirine girdi :) aklımda bir sürü fikir var ama koda dökemiyorum bir türlü. hani böyle anlıyorum nasıl olacağını da yazamıyorum. bu durumda anlamamış mı oluyorum lan? neyse bunu deşmemeye karar verdim. şimdi ki hale geliş de tehanu sayesinde oldu. lan tehanu kabul etse uça uça okula falan giderim de hayatta kabul etmez. hatta onu alıp da üşenmem a1 den giriş bile yaparım, arabaya benzin bile alırım la. hobarey kimse tutamaz beni. böyle resmen "yürü! " diyen biri yoksa yürüyemicem falan gibi. başımda oturmayınca biri böle ağzıma sıçmayınca bi bok yapamıyorum. arabayı alsam da böle tehanu'ya yalvarsam ayaklarına kapansam falan onu da evden alsam, hayatta kabul etmez lan. aslında söz bile veririm ki okuldalarsa bil

kelebek etkisi

Pff... Yine senle uyudum, senle kalktım. Nereye kadar bu böyle bilemiyorum. Ne oluyo ne bitiyo onu da anlayamıyorum, vatssgoinon yaa? desem tehanu güler şimdi. emaybiiiiintestid? desem benim de içim kan ağlar. Ya cidden, ne olup ne bitiyo şu an, kalbime gömerim o zaman sendromunu yaşıcam o anlaşıldı da, neden ertelendi, onu bilemiyorum. Hani anlam çıkarmıyorum, kendi kendime gelin güvey olmuyorum falan da, umut dediğimiz şey var ya o öle pek laftan sözden anlayan bişey değil, olur mu olmaz mı bakmıyo, amanın her yerde yeşeriveriyo kendisi. Tamam ya, ne kızıyosun, yazık la buna diyosun dimi içinden :) Tamam yahu gerçekçiyim. Peki. Kızmayın efenim hemen. (Gerçi hayatımın önemli noktalarından birisini gerçekçi olmayışımla kazandığımı da hatırlatmak istiyorum burda sayın okuyucu sana, tarih de tekerrür falan, eheh) Kızmayın lan bana! Sevin beni (hıbıdı). Oooof of, gideyim oyumu vereyim de, ödeve devam edeyim, tabi eğer aklımı toplayabilirsem. Aslında şimdi çoook güzel cümleler yazmak vardı

şeffaf

Açıkçası search fasilitesi beni korkutuyor. Şeffaf olacak burası bu gidişle. Olursa biraz da benim suçum olacak gerçi. Blog senin neyine, alamadın bi defter di mi? Maç var şimdi ona bakıyorum, ofsayt değil mi lan o dedim az önce babama, sonra aklıma cem bozşahin, haskell, john doe falan geldi ofsayt yüzünden. E tüm bunlar gelince d.s. geldi tabi ki aklıma, d.s gelince de sen geldin. Serbest çağrışım gibi dursa da serbest çağrışım falan değil. Aslında nfa ler gibi. Zilyon tane ihtimal var. E mecburen. Geliveriyosun akla. I hurt myself today diyor şarkı, to see if I still feel, ben de yapıyorum bunu her gün işte, hissediyo muyum acaba diye canımı yakıyorum. Bayılıyorum (!) canımı yakmaya hatta ..

Can I get your hand to write on?

Uyuyamamak, sonra da kalkamamak nasıl yaman bir çelişkidir acaba.. Önce gerçeğini bırakamamak, sonra hayalini.. Hangisi daha sadıksa onunla kal dediğini duyar gibiyim, ama insan süreki uyuyamaz ki.. Haskell ödevlerini kim yapar sora? (kim yapar cidden, var mı yapan?) Hem sonra, allahın adını bu kadar sık ağza almak da neyin nesi, bu kadar mı çok istiyosun, yoksa bu kadar mı çok çaresizsin kuzum? vicdan azabına sebebiyet veriyor sonra bu denli çok söylenişi bu kelimenin, içimden de olsa. Keşke tüm çelişkilerim, az önce allah yazarken büyük harfle mi yazmalıydım, gelen ekleri üstten tırnakla ayırmalı mıydım tadında olsa. Ne basit olurdu her şey . Eddie Vedder konserinde olmak isterdim şimdi. Loş bir ortamda çıkmış Into the Wild şarkıları söylüyo, bense bi mutlu olup bir ağlıyorum filmden ve hayatımdan sahneler geldikçe aklıma. Ya da Damien Rice. Ama o zaman kesin ağlardım ki. Cheers Darlin' dedikçe şöyle göğsümden bir şeyler kalkar geri inerdi. What I am to you, is not real dedik

hayalleri öldür, hayalleri tazele

Bugün senin cenazen kalktı benim içimden. Acıtmadan, sıkıştırmadan kalbimi. Gözyaşsız, kupkuru, tertemiz. Kalktı gitti cenazen gözlerimin önünden. Sallana sallana ilerledi, geri dönmek için iz, saklanmak için bir kuytu köşe arar gibi döndü baktı bir geriye, pas vermedim. Hafif alıngan, hafif yüzsüz, aldın kendi cenazeni, uzaklaştın. Bugün senin doğumunu izledim. İçimde ağlayarak, ağlatarak ve tabi ki acıtarak dünyaya gelişini izledim, izlemekle yetinmedim, hissettim. Canımı yaktın, meraklı gözlerle etrafa baktın neyin içine düştüğünü anlamak için, ama anlam veremedin, yabancıladın. Oysa çok tanıdıktın bana, ağlatıyordun ama, daha çok, mutlu ediyordun. Bugün hem öldüm, hem dirildim. Hem öldürdüm, hem can verdim.

..

Keşke başını bilsen her şeyin. Şimdi buradan bakınca o kadar komik, o kadar saçma ki.. İnandırıcı bile değil... 'Taşşak' geçilecek cinsten.. Nasıl başladı, ne hale geldi? Kendi kendime sıkıntı yaratıyor gibiyim. Hiç farketmedim, hiç ummadım, hiç ihtimal vermedim bile ama böyle oldu işte. İnsanların tepkilerini düşünüyorum da verecekleri, o kadar haklılar ki.. Yordum kendi kendimi, hem de çok. Betimlemeler yapmak istemiyorum, istemiyorum deşmek derinlere inmek. Biliyorum, evet, bütün hepsini biliyorum, her şeyin farkındayım, ah salak kafam, nasıl soktum kendimi bu hale? Aşık oldum ben sana sanırım. Hayranlık mı oldu ne oldu bilmem, garip bir şey oldu. Varlığın mutlu edici, varlığın gülümseme sebebi, uyumlu akorlar seni düşünme sebebi, kollarının sarışı dünyanın en huzurlu, sakin, tasasız yeri. Lanet olsun bana, lanet olsun ama böyle işte.. Daha özet, daha net yazamazdım herhalde. Anlatsam çok şey var diyecek ama, anlatsam ne, anlatmasam ne.. Orası öyle, şurası şöyle, bahaneler,

kiraz, tazele

kiraz, tazele çayları tazele, biraz hayalleri tazele tazele, ruhları tazele biraz, umutları tazele.. çayları tazeledik, hayalleri tazeledik, ruhları eh de, umutları nasıl tazeleriz ki..

kesit

Odamda oturuyorum. Yatağımda, hani şu kırmızı kanepenin dibinde. Kucağımda bilgisayar. Shuffle ruh halime uysun istiyorum, ama shuffle, çık bu ruh halinden demek ister gibi her şarkı bitiminde 'next' e basmamı gerektiren şarkılar çıkarıyo karşıma. Solumda romadan alınmış, ellenmemiş bir şişe absolute, bir şişe tekila, mavi delikli kılıflarıyla duruyorlar. tam yanlarında babamın yaptığı konuşmadan sonra, ihtiyacım olmamış olacak ki, kutusuna kaldırılmış mataram. onların üst rafında bir şişe duvel. Ruh ikizim yollamış belçikadan, ne de güzel akıl etmiş. Açıp da içemiyorum ki. Neyse, onun da zamanı gelecek elbet. Yerde kablolar, yanlarında bir klasik gitar, bana yapamadıklarımı hatırlatmak ister gibi. Olmadı, her şeyin yarım kaldı. En güzel hikayen bile, daha bitmeden, kaçtın gittin. Bitirdin. Güzel sona varmadığında bitmiş olmuyorlar herhalde ki, yarım kaldılar diyorum. Halbuki Türk filmi değil bu, uzun kirpikleriyle bir türkan şoray değilim burada. yeşilin kırmızının uyum sağlad

your house

ulan alanis, ne biçim şarkı yapmışsın, insan yaşamadan yaşamış gibi hissedip dertlenir mi allaaşkına bu kadar!

how long can you hide

Dün gece, uyudum da bütün gece seni mi gördüm rüyamda, yoksa uyanık kaldım da hayal mi kurdum bütün gece, ayırt edemedim. Hep olmasını istediğim siluete senin yüzünü mü koydum, yoksa silueti ortadan kaldıran sen mi oldun, farkına varamadım bunun. 3 saniyelik bir hikayeyi nasıl oldu da bütün gece gördüm, bilemiyorum. Böyle güzel ama. Böyle huzurlu. Böyle yorucu.

bihaber

aşk içinde. yalan içinde. hepsi aynı. hepsi içimde.

inkar?

bu da sana yazılacak az sonra, unutulmasın bu hisler diye yazacağım. sana ulaşacağından değil. ulaşmayacak sana. sadece, bu kadar yoğunsa şu an, bu kadar varsan içimde bir şekilde dökmem gerek bunları. biliyor musun, gece seni düşünerek uyuyorum, yoksa gelmiyo uykum. biliyo musun sen geldiğinde gülümsüyorum, mutlu oluyorum, gitmek istemiyorum yanından. biliyo musun ki sen sarılıp başımı göğsüne doğru koyduğumda duyduğum hızlı kalp atışlarını üzerime alınmak istiyorum ama, alınamıyorum bile. ama sen yokken de deli olmuyorum, hep seni aramak hep yanında olmak istemiyorum, ama varlığın bile mutluluk veriyo, neden böyle bilmiyorum gerçekten. beğendiğin kızla aranda bişeyler olsun diye taktik veriyorum mutlu olabilsen keşke diye, kafan benim başıma yaslıyken hadi git konuş diyebiliyorum kızla. arkadaşız aslında, çok da iyi biliyorum bunu ve böyle olsun istedim taa en başında, ama neden, neden ve neden aklıma bu fikirler gelip girdiler, bilemiyorum. kaynağı belirsiz, büyük bi sevgi. nereye y

güneye inilesi

uf ne kadar gerzekçe bir şey bu. bu insan beyni kalbi her ne haltıysa işte ne garip çalışıyor böyle ya! 21 gramlık bir şeysin işleri bu kadar karıştırmaya gerek var mı allaasen diye sorası geliyor bazen insanın. şimdi seni tanımam etmem, iki sohbet ediyoruz o kadar da hani şimdi moralim bozukken neden sen olsan burda geçecekmiş gibi hissediyorum sıkıntım. gerzekçe bir şey değil mi bu. hem de nasıl gerzekçe. öte yandan sinirim bozuluyo beyfendiyle karşılaşmalar, arkadaşıyla 40 yılda bir edilen sohbetlerde hiç beyfendinin adının geçmeyişinin verdiği sıkıntı falan, böyle bi hata mı ettim ki lan lar, la ilerde konuşsak çoook ilerde acaba evlenir miydim onla fikirleri, kendi hayatıma kendim mi sıçtım yoksa kendi kendimi kendim mi kurtardım çelişkileri, sonra amaan ne saçmalıyosun diye kafaya vurmalar, vurmalar da, niye yalnızım diye sormalar. yalnız kalpler de atarlar taam mı?

sakin

arkada nil karaibrahimgil'den seviyorum sevmiyorum çalıyor, daha biraz önce indirdim, biraz britney spears'tan mı araklamış ne? sevdim ama ardarda çalıp duruyor, durdurmuyorum. sakinim bu aralar. nadir içinde bulunduğum bu ruh halini gün bitince silinip gitmeden bi yazıya dökeyim dedim. belki de dökülecek bir şey yoktur gerçi ama, başlamış bulundum. :) çok sakinim, çok düz, çok dingin, çok tasasız, dalgasız bir denizim. gellerim de yok gitlerim de. durup duruyorum öyle. sokmuyorum kendimi garip çemberlerin içine. dışında da kalmıyorum gerçi ama, ya dışındasındır çemberin, ya da içinde yer alacaksın sözünün varlığı dediklerimi çürütüyor farkındayım. çemberin çizgisinde yürüyorum belki de? belki de bu durum etrafımda çok fazla dengesini kaybetmiş insan olmasındandır, ortamda senden daha sarhoş biri varsa ayılmak, ya da çok korkan biri varsa yanında korkmamak falan gibi.. dengelemeye çalıştığımdandır belki.. hep beraber dengemizi yitirirsek, fena çuvallayacağız çünkü, aşikar! saki