Kayıtlar

Ekim, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

sinkuleho

Resim
Bu da ne demeyin. Bir kaç ay sonraki muhtemel yatağım oluyor bunlardan birisi. Yalan ettiğim fotoğrafçılık kursundan bana yadigar 'fıçı bükülmesi' terimiyle bütünleşmiş bu fotoğraf insan hangi milliyetten olursa olsun çakal işte dedirtiyor bana. Evet, minnacık odayı adam zorlamış belki biraz daha geniş gösteririm diye. Olsun. Olsun çünkü minik ama sıcacık geliyor bana bu oda şimdi, aklımı türlü türlü düşüncelere boğsa da yine de orayla kuracağım duygusal bağ şimdiden içimi ısıtıyor, heyecanlandırıyor, pencereden dışarıya bakasım geliyor.

iki

Birisi yanındayken sevemedi beni, diğeri uzağındayken. Birisi yanındayken çok mutlu etti beni, diğeri ise uzağımdayken. Aklım almıyor. Düşünemiyorum, düzeltemedim, düzeltemiyorum. İki insan olmanın sıkıntısı işte, kendini de karşındakini de yönetemiyorsun, başka bir şey var ortada, ona da kendine gücün yetmiyor. Boğuldum bu ikilik arasında, ikileri sevmiyorum.. Onu seviyorum ama, işte pms de sağolsun, ağlıyorum..

Beyazıt

Bu ülkede kendisini komedyen olarak kanıtlamış insanlar var. Bunların içinde en çok tanınanlardan biri de Beyaz. Televizyon programcısı olarak da nitelendirilebilir gerçi, işi aslında televizyon show u yapmak olduğu için, ama sonuçta 'Beyaz ne?' desek komedyen der insanlar. Zaten programının konsepti de bu yönde, güldürmek üzerine. Eskiden skeçleri vardı, enteresan tiplemeleri vardı programda 'değişik' diye nitelendirilebilecek olan. Bir süredir gördüğümse ucuz numaralarla güldürmeye çalıştığı Beyaz'ın. Helyum furyası başlatmıştı bir, program sonunda helyum çektirip sesi ince çıkan ünlülere gülüyorduk ülkecek. Az önce denk geldim, yarışma programlarında olur ya kulağına farklı bir müzik verirler, sana da farklı bir şarkı söyletmeye çalışırlar, ondan vardı Beyaz'ın programında. Başka bir amacı vardıysa ben kaçırmışım, ama bu başka amaç (vardıysa bile) televizyonda amaçsızca ve kulak tırmalarcasına dakikalarca bağıran bir Uzak Doğulu'nun varlığını yok edemezdi

sandalye kapmaca

Resim
Dün sevgili Mary Jane ile film izledik. Türk filmi izlemek istiyordu, bende de C-blok vardı Zeki Demirkubuz'dan henüz izlenmemiş, onu izlemeye giriştik. Annemin keki ve cam bardakta, demli çayımız ile eşlik ettik filme. Halit deliydi ama çok merak uyandırıcıydı, Tülay dengesizdi ve soğukkanlıydı, Aslı ise sıkışıp kalmıştı bence kendi hayatının içinde. Selim hırçındı, ve neden olmasındı ki. Halit'in deli hallerini ve bir obje gibi kullanılışını, Fikret Kuşkan'ın gençliği ile de birleştirerek 'hayranlıkla' seyrettik. Mary Jane tanışmıştı Belçika'da Zeki Demirkubuz'la, izlerken filmi aklına neler geldi bilmiyorum. Mary Jane ile filmler üzerine konuşmuşlar mıdır, onu da bilmiyorum ama "oyuncu yönetimi konusunda en başarısız filmimdi" demiş Zeki Demirkubuz zamanında, bu ilk filmi için. Sabahsa sedasade ile buluşmuş fizik kantininde sohbet ederken, eski dedi Mary Jane film için. Ben de '94' yapımı diye ekledim, ekler eklemez de hemen 2009 dan 1

öküz.

Etrafımız öküzlerle dolu. Benim dışımda kalan insanların da etrafı öküzlerle dolu olduğuna göre, bende de var aslında biraz öküzlük. Hangimizde yok ki biraz öküzlük? Ama bazıları var onların yaradılışında var öküzlük. Hani üstüne istediğini giysin, saçını istediği gibi yapsın, isterse mis gibi koksun (bkz. mis gibi kokmak) fayda etmiyor, adam öküz işte. Bu güvenpark dallamalarından falan bahsetmiyorum. Onlar zaten hayatımızda yer etmiş varlıklar. Benim anlatmaya çalıştığım, daha çok gizli öküzlerle ilgili. Hani, "ulan adam buralara kadar gelmiş, yapmaz herhalde öyle şey" dediğin anda seni hayal kırıklığına uğratan, ya da dış görünüşüne bakıp bir şey sanmak üzereyken içinden küfrettiren tipler. Adam adam diyip duruyorum ama lafın gelişi o. Bolca kadın da var, kadın öküz. Onlara kısaca ayı kadın fevzi de diyebiliriz aslında. Sinir oluyorum size öküzler. Azıcık insan olun lan. Azıcık düşünceli olun. Bu kadar zor olmamalı ya geçerken yol vermek, metroda tutunurken ya da boş yere

klip

Kendi küçük dünyamın hayallerinde acayip bir dansçı olduğumu söylemiş miydim? Eve yürürken, bölüme yürürken, metroda otururken falan hareketli bir şarkı çıkmayagörsün ipodumda, amanın o ne kareografiler, o ne hareketler, ışıklar, senkronize dansettiğim diğer insanlar falan. Evde, sokakta, işte, okulda, mekanlara göre ayrı dans kareografileri falan :) Hayır bir gün de aynanın karşısına geçip müzik açıp denemişliğim yok o hareketleri. Oluru var mı acaba diye insan bir dener dimi. Yok, anca müzik çalsın, ben de hayal edeyim. Hani şöyle insanlar vardır, bir grubu beğeniyordur, bir şarkısının solosunu atabiliyordur gitarda, işte konserine gittiğini hayal eder, ordan solist bunu çalabilen var mı der, bu da ben ben der, solist bunu o kalabalıkta görüverir ve sahneye çağırır, derken ortamın şahane elemanı olur falan. Hani böyle hayaller kurarlar. (valla var la böyle insanlar, valla bak) İşte ben de mesela Bedük konserinde falanmışım (anca Bedük olur herhalde diye) orda dansediyoruz üç kişi fal

tuvalet kağıdı 2

Okuyanlar bilir tuvalet kağıdıyla özdeşleştirdiklerimi. Yazmıştım geçenlerde. Bir itiraf niteliğinde. Bugün eve geldim tuvalete girdim tam o huzurlu an: ANAM! Tuvalet kağıdı değişmiş. Nasıl yaa dedim tüm hayallerim falan suya düştü, banyo kasvetli bir hal aldı, tavan lambası o kadar aydınlatmıyordu belki de, tuvalet kağıdının sihirli gücüydü o temiz pırıl pırıl banyo. Mutsuz olduk bir anda. Ama bu sefer topladım cesaretimi anneme gittim: --Anne, o eskiden aldığın tuvalet kağıdından alsana yine, o daha mutlu.. --Ne? --Şey.. o daha güzel, yumuşak filan. Mutluluğumuza bir süre ara verdik ailecek, o tuvalet kağıdı bitene kadar. Bekleyin geri gelicez.

kaçmak

Saklanasım geliyor gerilere, hep öne çıkmak istediğimde. Bu kadar çelişmek zorunda mıyım kendimle? Üzülüyorum. Sonunda da hep, saklanıyorum ya, aksini yapmıyorum hiç, acı veriyor.

bekle.

Bence bekler zaman. Sen beklersen zaman da seninle bekler. Beklemek zorunda. Koşturmuyor ya zaten, daha ağır geçiyor sen beklerken, beklemeye senden daha hevesli aslında. Şarkıların ne dediği umrumda değil, kalkıp geçmeyedebilir karşısına insanın. Gönlünü açmayadabilir yeni kişi sana. Gidenler dönüp geri gelmeyedebilir. Ve zaman bekleyebilir. İnsanların inandıkları, genelledikleri şeyleri başlarına gelen olaylardan çıkarmaları çok acı. Oysa ben sevmem genellemeleri. Ve inandığım bir şeye de, "Çünkü senin başına '....' geldi, o yüzden böyle diyebiliyorsun, oysa ben?" demelerini. Suçlayamam ama, insanlar başlarına gelenlerden çizerler yollarını, ve sabitlerler bazen fikirlerini. Biliyorum. Genelleme tesadüfleri. Üstüste gelen olayları birleştirip çıkarma anlamlar, üzme işte kendini. Gördüm bekleyenleri. Çokça bekleyenleri. Umudunu yitirmek üzere olanları, artık umut beslemeyenleri. Umut etmek için bir referansı olmayanları bile, sen de gördün biliyorum. Sonra onların

kazık

Bugün Erasmus başvurumuzun son aşamasını tamamladık lostehanu ile. Okuldan kabul mektubunun gelmesi için okula kargolamamız gereken belgeler vardı. Formalite icabı bir şeyler işte. Özenle doldurduk imzalattık falan. Bir kaç gündür de bekliyorduk bu işlem için, ofisteki kadın bizi oyalamıştı da birazcık. Bir kaç günlük bekleme süremize, bir saatlik bir "FedEx" bekleme süresi de eklendi. Kargocu amca gelecek diye öyle bekledik kapılarda. Sevgili erasmus danışmanımız 30 tl civarı bir ücret ödersiniz demişti, biz de iyi 15'er veririz demiştik, kendi küçük dünyamızda. Geldi sonra kargocu amca. Baktı sevgili ofis danışmanımız çizelgeye, 11 euro. Adam dedi bunun bi de ıvır zıvırı var, telefon etti. Konuştu konuştu kapattı. Ee ne kadar dedik, 57 tl dedi. Yüzümün ne kadar düştüğünü herhalde kelimelerle anlatmam imkansız burada. Ağzımdan kendini kötü hisseden danışmanın, ay Çek Cumhuriyeti 2. bölge dooğruuu kelimelerine karşılık tamam önemli değil falan gibi sözcükler çıktı ama hep

bir nikah.

Evet, kızımızı evlendirdik efendim, geçenlerde bahsetmiştim. Kına gecesinde çalan şarkılardan bahsetmek isterim aslında, kendileri "atım arap ben arap" tan tutun, "stir me up" a kadar geniş ve gerzek bir yelpazedelerdi. Sonuç olarak fonda bir müzik ve sahnede dansedenler var mıydı? Evet. Teyzelere gelince.. Kına gecesi olur da enteresan teyzeler olmaz mı hiç ? Kategorilere bölmek gerekirse; 1 - Bizi genç bulup sürekli ortaya hadi dansedin diye iteleyen teyzeler, 2- Ay sıra size geldi kikiki diye gülen teyzeler, 3- Çığrından çıkıp dans etmeye baş koymuş, tüm enerjisiyle tepinen, ve asla sahneden inmeyen teyzeler, 4- Son zamanların modasına uyup kolbastıyı hakkıyla oynamaya çalışan teyzeler (ki bence bu herkesin görmesi gereken bir manzara idi), 5- Bizi farklı bulup tip tip bakan teyzeler, 6- Bir de tanımadığı halde her göz göze gelişte sempatik sempatik gülümseyen teyzeler. Nikah deseniz, ayrı bir olaydı gerçekten, gelinle damadın geldiği, ve nikahın kıyıldığı s

migren

Test bile çözdüm az önce. Doktorları arşınlamadığım kalmadı, test de çözdüm. Testin sonucunda baş ağrınız migren olmayabilir, doktorunuza danışın dedi bana. Zaten danıştım diyemedim. O da bilemedi diyemedim. Bana cevap hakkı bırakmamışlar. Kanıksadığım baş ağrılarımı sabah sabah google'da aratmamsa enteresan bir olayla oldu. Dün gece True Blood izlerken geldi başıma. Sedasade'lerde kaldık dün değil ondan önceki gece. Giderken zaten başım ağrır gibiydi, sonra biralarımızı içerken iyice artık ağrıyorum ben dedi. Tuvalette tanımadığım bir kızdan, önce "ay bir an önce çıkar mısınız tuvaletten" diye bir uyarı aldım önce yeni girmiş olmama rağmen, sonra da bizi dinlemiş olacak ki "migren olabilir bak doktora git dikkat et" diye bir tavsiye aldım, ama ona da diyemedim zaten danıştım diye, tuvaletten çıkıp gitti, cevap hakkı bırakmadı. Sedasadelerde ne zaman uyuduk bilemiyorum ama sabah bana çok erken gelen bir saatte kalktık. Hem başımın ağrısı hem uykusuzluğum gü