sandalye kapmaca

Dün sevgili Mary Jane ile film izledik. Türk filmi izlemek istiyordu, bende de C-blok vardı Zeki Demirkubuz'dan henüz izlenmemiş, onu izlemeye giriştik. Annemin keki ve cam bardakta, demli çayımız ile eşlik ettik filme. Halit deliydi ama çok merak uyandırıcıydı, Tülay dengesizdi ve soğukkanlıydı, Aslı ise sıkışıp kalmıştı bence kendi hayatının içinde. Selim hırçındı, ve neden olmasındı ki. Halit'in deli hallerini ve bir obje gibi kullanılışını, Fikret Kuşkan'ın gençliği ile de birleştirerek 'hayranlıkla' seyrettik. Mary Jane tanışmıştı Belçika'da Zeki Demirkubuz'la, izlerken filmi aklına neler geldi bilmiyorum. Mary Jane ile filmler üzerine konuşmuşlar mıdır, onu da bilmiyorum ama "oyuncu yönetimi konusunda en başarısız filmimdi" demiş Zeki Demirkubuz zamanında, bu ilk filmi için.
Sabahsa sedasade ile buluşmuş fizik kantininde sohbet ederken, eski dedi Mary Jane film için. Ben de '94' yapımı diye ekledim, ekler eklemez de hemen 2009 dan 1994 ü çıkarıp, "oha, 1994 15 yıl önce olmuş be, vay anasını" dedim. Ciddi ciddi şaşırıp kaldık zamanın bu denli hızlı geçişine. Sedasade'nin ağzının hayretle açıldığını ve bir süre açık kaldığını gördüm mesela.
1994 yılıysa benim çocuk olduğum dönemlere geliyor tabi ki. Küçükken doğumgünü kutlamaları olurdu bolca. Oyunlar oynanırdı. Dansa davet, falan. Ne fena, şimdi bir tek o geldi aklıma. İçlerinde bir de sevmediğim vardı ki, hala çözemedim neden sevmediğimi. Sanırım en çok bu doğumgünlerinde denk gelirdim ben bu oyuna. Bi de Trt'nin falan sabahları yayınlanan çocuk programlarında oynanırdı. Sonra sonra televizyonda kepazelik olsun diye Ece Erken de kullandı mesela, sandalyelere elektrik verdi falan, gerzek. Evet, sandalye kapmacadan bahsediyorum. Tiksinirim bu oyundan. Ama böyle sinirlendirmez, ya da kendine güvenir bir şekilde rest çektiremez bu oyun bana, içime kapanırım sandalye kapmaca oynanacak oldu mu. Sanırım bir yandan nefret ederken diğer yandan da çok sikko bir oyun olduğunu ve oynayamayacak nesi olduğunu düşünüyorum, bu ikilemde oyunu oynamaya doğru ilerlerken bir yandan da geri geri gidiyor ayaklarım. Geçmiş zaman kullanmam gerekli belki de cümlelerimde. Çok oldu çünkü oynamayalı.
Strese giriyorum ya bildiğin. Müzik sustu susacak, o sırada hangi sandalye boş, kim aynı sandalyeyi gözlüyor. Ne kadar basit halbuki ama haset bi oyun bence bu. Bi kere arkadaşını düşürmek pahasına hücum ediyorsun sandalyeye. Hem şerefsiz de bir oyun, sandalyelerin etrafında danseden zekailer olur, aslında kuralında dönmek falan vardır ama kimse uymaz kuralına, uyuz olurum. E sen de mecburen sandalyelerin etrafında dansedersin, ulan dansetmezsin bile aslında, bilinçsizce sağa sola sallanırsın çünkü o sırada nası kıç atacağını düşünürsün diğer bilinçsizce sallanana. O müziğin susma anı hele, gereksiz bir heyecan göğsünde, çünkü heyecanlanmıyorsan zaten kazanamazsın bu oyunu, hemen eleniverirsin. Hırs temsil ediyor sanki bana, ki sevmem ben gereksiz hırsı. Ben bu karaktersiz oyuna gelemiyorum evet, niye var ki bu oyun?
Tez kellesi vurula.
Tez kellesi vurula.
Yorumlar