Kayıtlar

Nisan, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

çamaşır makinesi

Yazıya bodos başlamışım, a yerine caps lock tuşuna bastığımı farketmemişim öyle devam etmişim. Kafamı kaldırıp ne yazdım diye bir baktım apaçi gibi takılmışım büyük harfler küçük harfler, haliyle a yok arada falan. Neye uğradığımı şaşırdım. Asıl bahsetmek istediğim şey çamaşır makineleriyle ilgiliydi. Çamaşır makinelerinin üzerimde anlam veremediğim bir etkisi var. Çalıştırmaya başlayınca karşısına oturup saatlerce izleyesim geliyor, üstüne üstlük bir de suratıma bir gülümseme yerleşiyor, resmen mutlu oluyorum çamaşırlar belli bir hızda dönerlerken. O dairesel harekette beni sakinleştiren ve mutlu eden anlam veremediğim bir şey var. Biraz kassam çocukluğuma dönebilirim çamaşır makinesinin karşısında.

you have to give them hope.

Resim
Milk izledik dün lostehanu ile. İzlemek için biraz geç kaldık biliyorum ama ne zamandır erteleyip duruyordum bu filmi izlemeyi. Ara ara durdurup filmi aklımıza takılan soruları paylaştık birbirimizle, fikir alışverişinde bulunduk. Çok da işin içinden çıkamadık aslında ama film + lostehanu ile fikir alışverişi açısından bakarsak keyifli bir akşam oldu. Gerçi lostehanu ile ikimizin de aynı tarafta olmasından dolayı yanımızda bir de karşı görüşü savunan biri olsun isterdim ama yoktu malesef. Zaten muhtemelen bu karşı görüşlü şahsiyetin çok ütopik birisi olması gerekirdi çünkü aksi takdirde muhtemelen kendisi çok sinirli ve kesin yargıları olan bir insan olurdu, tartışamazdık bile. Filmi izlerken hayret ettim ben 70'lerde yaşananlara. Lostehanu ile durup durup gerçek mi şimdi bu gerçekten diye sorup durduk saf gibi. Hayret ettiğim nokta şu ki biz Amerika'nın 1970'lerde geldiği seviyenin yakınlarına bile gelemiyoruz şu an, üstelik tam 40 sene geçmiş aradan.. Filmin akabinde bir

hmmm

Resim
Şimdi anlaşıldı.

Eyjafjallajokull

Adını söyleyemiyorum. Söylemek de istemiyorum aslında. Anlamadığım bir şey var, erasmus süresi boyunca gittiğim gezilerde %90 oranı ile başımıza bir iş geliyor. Bu sefer n'oldu? Yanardağ patladı. Şaka gibi ya. Aylar öncesinden Ryan Air deki 5 euro luk biletleri kapatıp kendimize bir güzel Barcelona ve Venedik tatili ayarlamıştık. Biz Barcelona'yı karış karış gezip Venedik'e geçtikten sonra, tam da kendimizi havasına kaptırıp aldığımız maskelerle kanallar boyu yürürken aldığımız yanardağ patlaması haberini tabiri caizse hiç siklemedik. Aaa yanardağ mı patlamış diyip hediyelik eşya dükkanlarında kaybolmaya devam ettik. Ertesi sabah bir telefonla uyandırıldık ki akabinde internete koştuk, o da ne, bütün uçaklar : cancelled. Dönüşümüze bir gün kalmış, her şey yolunda gitmiş derken biz Venedik'te mahsur kaldık iyi mi. Her yer bavulu çantasıyla evine dönmeye çalışan insanlarla dolu, trenler otobüsler ful, bunu fırsat bilen hosteller fiyatlara zam yapmış... Sonra sanırım sesim

boş

Boş hissediyorum, bomboş. bunu dinliyorum. ama kulaklığı kafama geçirip hoparlör kısımlarını kulağımın arkasına attım öyle dinliyorum. daha güzel oluyo öle. hem lostehanu bir şey derse onu da duyabiliyorum böylece, dünyayla bağımı koparmadım.

kelimeler

tam, sem, ahoj, divoka sarka, ruzyne, clever, neperliva, cukr, bozkov, tatarska, balsyr, eidam, dekuju ... Böyle uzayıp gidebilirler kelimelerim birbirinin ardı sıra. Bir kaç ay sonra bir daha lostehanu haricinde kimseden duymayacağım, yiyeceklerin üzerinde görmeyeceğim kelimeler. Ben burada büyürken bana eşlik eden, umursamadığım, sıradan şeyler. Sanırım değişenlerin tek şahidi bir lostehanu olacak, bir de bu kelimeler. Sonra ben kelimeleri unutacağım, belki burada geçirdiğim zamanı da. Döndüğüm şehir aynı olacak, olacak da, Ben biraz yorgun olacağım.