sipariş üstüne
Gerçekten istediğim hayatı yaşayabiliyor muyum, ilgimi çeken şeyleri yapabiliyor
muyum, yoksa sabah 8 akşam 5 buçuk derken ömrüm geçip gidiyor mu, diye rutin hayat
sorgulamamı yaparken bir soru daha sordum kendime, elimde olan bir şeyler yok muydu?
Hayat üzerine ahkâm kesmek için gencim belki, ama kendi yaşadığım kadarını
değerlendirmeme bir engel yok değil mi? Bana sorarsanız hayat hep koşturmacalar içinde
geçiyor, kimsenin hiçbir şeye vakti yok, hep yetişmemiz gereken yerler, yapmamız gereken
şeyler var. Tüm bu koşturmaca içinde gerçek birer modern hayat kölesine dönüşüyor,
yağan yağmurun güzelliğini görmektense ıslandığımıza lanet ediyor, geçtiğimiz sokaklara,
kaldırımlara bakmıyor, her gün karşılaştığımız yüzleri fark etmiyor, saatleri takip edip,
alarmlarla dost oluyoruz. Her günün akşamında hayal kırıklığına uğruyor, sonra da suçu
kalabalığa ve trafiğe atıyoruz... Tüm bu koşturmacanın içinde yemek yemeye bile vaktimiz
olmadığına kanaat getiriyor, Fast Food furyasının esiri oluyor, öğünleri geçiştiriyor, içkileriyse
sevdiğimizden değil, sarhoş olup unutmak için içiyoruz.
Şehrin yüksek bir yerinden çekilmiş görüntüler olur ya, filmlerde, ana haberlerin
başlangıcında, hızlandırılmış. Şehrin ışıkları yıldızları zaten görünmez yapmıştır, ve
ana yollarda seyreden arabalar hızlıca akan bir ışık huzmesine dönüşmüş bir yerlere
yetişmektedirler. Hızlıca akan zamanla güneş bir dağın arkasından yükselir ve sonra yine
batar. Benim hayalimde ise yavaşlıyor o görüntü, yavaşlıyor, yavaşlıyor, ve geri gitmiyor belki
ama neredeyse duruyor. Güneşin batmakta olduğu an en azından keyfine varılacak kadar
uzun sürüyor, meşgul ve telaşlı insanlar gülümseyecek vakit buluyor, lokmalar çiğnenmeden
yutulmuyor…
Zamanın yavaş aktığı bir şehirde, elimden kayıp gitmeyen bir hayatın hayalindeyim.
Her anı hatırlamak, hatırlayacak kadar güzel kılabilmek gerek. Yemek yemeye vaktim var.
Plastik kaplardan, kağıtlara sarılı yemekler değil de, her lokmanın arasında bir kahkahanın yer
aldığı, yapanın keyifle yaptığı uzun yemekler yiyorum, yediğimden keyif alarak. Hayal ettiğim
tüm bu yavaşlığa ise tek bir içki yakışıyor; şarap. Ağır ağır, tadını çıkara çıkara içiyorum,
neden koşturduğunu bilmeyen, sorgulamayan insanlara bakarak.
…
Tüm bunları düşününce, zaman akıp gidiyor belki teoride ama aslında o hep imkansız
sandığımız şey mümkün. Zamanı durdurabilmek, tat alabilmek, farklılıkların ayırdında olup,
uyumlarını sevebilmek, mümkün…
Yorumlar