magnetic tapes as secondary storage devices
File Structures isimli dersime çalışıyordum da, konunun birinde daldım gittim. Kasetler vardı eskiden. Şimdi bir kutunun içine istiflenmiş, dolaplardan birinin en kullanılmayan yerinde, hatta kapağını açmaya ihtiyaç duymadığımızdan önüne birşeyler koymaya çekinmediğimiz bir yerinde, durmaktalar. Halbuki çok eski değil, Mor ve Ötesi'nin albümünü aldığımı hatırlıyorum çıktığı gün, hatta o kaset 10. kasetim olduğu için, ve satın aldığım dükkan 10 kaset alana bir kaset hediye ettiği için, hediye bir Gripin kasedi vesilesiyle de tanışmış olmuştum Gripin ile. Walkman'im vardı sonra, auto reverse özellikli, ki bu o zamanlar için çok çılgın bir teknolojiydi hatırlarsanız.
Yavaş yavaş disketleri ve kasetleri kaldırmaya başlayışımızı da hatırlıyorum, alışkanlıkları terketmek zordu ama insanoğlu kendi rahatlığı için her şeyi yapardı ya, içine nerdeyse bir şarkı bile sığmayan disketleri kim napsındı cd ler var iken, dinlemek istediğin şarkıya pat diye gitmek varken kim napsındı bir kasedi baştan sona sarmayı. Çok değil bir iki sene sonra, "ohaa bu bilgisayarın disket sürücüsü var!" diye şaşırabilecek kadar çabuk unuttuk sizleri biz. Kasetleriyle duygusal bağ kuran ben bile unuttum sizleri, istemeye istemeye oldu, ama unuttum.
Çocukken düşünürdüm de, ailelerimizin "bizim zamanımızda bunlar bunlar yoktu" larını kendim büyüyünce söylemeyeceğim sanardım, çünkü o zamanki aklımla bana göre hemen hemen her şey bulunmuş, keşfedilmişti, daha neler neler çıkabilirdi ki ben büyüdüğümde şaşıracaktım? Oysa günlük hayatımızın sıradanlarından ne cep telefonu vardı, ne mp3 denen bir şey, ne dijital fotoğraf makineleri, ne de bilgisayar. Biz büyüyoruz, büyüdükçe şaşırıyoruz, şaşırdıkça terkediyoruz, terketmeyip eskiye takılı kaldıkça ölüyoruz. Sonra nostalji adı altında koleksiyoncuları kazıklıyoruz, Coldplay plakları satıyor, kaset şeklinde kutular tasarlıyoruz, insanların eskiye özlemini sömürüyoruz, sıradan geçmişten kar ediyoruz.
Bu böyle devam ediyor işte, ki müstakbel mesleğim de ittiriyor beni en gelişmiş teknolojiden yana ol diye, eh o yüzden şimdiden vedalaşmak isterim ipod'umla, çünkü bilirim çürüyecek o da eski kıymetlim walkman'im gibi, bir dolabın arkasında.
Yavaş yavaş disketleri ve kasetleri kaldırmaya başlayışımızı da hatırlıyorum, alışkanlıkları terketmek zordu ama insanoğlu kendi rahatlığı için her şeyi yapardı ya, içine nerdeyse bir şarkı bile sığmayan disketleri kim napsındı cd ler var iken, dinlemek istediğin şarkıya pat diye gitmek varken kim napsındı bir kasedi baştan sona sarmayı. Çok değil bir iki sene sonra, "ohaa bu bilgisayarın disket sürücüsü var!" diye şaşırabilecek kadar çabuk unuttuk sizleri biz. Kasetleriyle duygusal bağ kuran ben bile unuttum sizleri, istemeye istemeye oldu, ama unuttum.
Çocukken düşünürdüm de, ailelerimizin "bizim zamanımızda bunlar bunlar yoktu" larını kendim büyüyünce söylemeyeceğim sanardım, çünkü o zamanki aklımla bana göre hemen hemen her şey bulunmuş, keşfedilmişti, daha neler neler çıkabilirdi ki ben büyüdüğümde şaşıracaktım? Oysa günlük hayatımızın sıradanlarından ne cep telefonu vardı, ne mp3 denen bir şey, ne dijital fotoğraf makineleri, ne de bilgisayar. Biz büyüyoruz, büyüdükçe şaşırıyoruz, şaşırdıkça terkediyoruz, terketmeyip eskiye takılı kaldıkça ölüyoruz. Sonra nostalji adı altında koleksiyoncuları kazıklıyoruz, Coldplay plakları satıyor, kaset şeklinde kutular tasarlıyoruz, insanların eskiye özlemini sömürüyoruz, sıradan geçmişten kar ediyoruz.
Bu böyle devam ediyor işte, ki müstakbel mesleğim de ittiriyor beni en gelişmiş teknolojiden yana ol diye, eh o yüzden şimdiden vedalaşmak isterim ipod'umla, çünkü bilirim çürüyecek o da eski kıymetlim walkman'im gibi, bir dolabın arkasında.
Yorumlar
Ölümsüzlüğü arıyor insanlar. Disket, kaset, cd, ipod hiçbir şey değil.