günler
Şimdi tatilin son demlerini yaşarken, Ankara'da sakin olabilmenin tadını çıkarmaya çalışmakta olan ben, tam da şimdi düz yazıyı daha çok sevdiğimi farkettim. Okuduğum kitap, Khaled Hosseini den Uçurtma Avcısı, az önceki doz aşımım sayesinde ağzıma sıçtı hafif hafif, ev kalabalık olmasa hüngür hüngür ağlayacağım, gözlerime dolan yaşları geriye geriye yolluyorum oysa. Beni en çok yoran, 'ileriyi planlamadan rahat edememe' özelliğimden mi kaynaklanıyor bilemiyorum ama, okuduğum şeylerin sonlarına önceden kafa yormasam, ve istemeden tahmin etmesem keşke. Öte yandan sabit el spliti kan dolaşımımı ve baş ağrım sabrımı zorlarken, aklıma sevgili doktorun 'Sık bilgisayar kullanıyor musun?' sorusu geliyor. Sırıtıyorum. 'Bilgisayar Mühendisliği okuyorum desem?' diyorum içimden,ve lanet mi okusam bu gerçeğe, yoksa mutlu mutlu gülümsesem mi, hala bilemiyorum. Şimdi midem gene üşütmüşcesine sinyaller yollarken bana, gerçekten de istemiyorum bunun yaşanmasını, sürekli araba yolculuğundaymışım da araba tutmuş gibi hissetmeyi, rennie mi çiğnesem? (Mary Jane e saygılar.) Ha bir de Tülin Şahin'in gazına gelip denediğimiz yöntem var ki kirpiklerim birbirine yapışmış durumda şu an ve ben kalkıp silmeye üşeniyorum onu, hatta elimi kirpiklerime götürerek eğlenmekteyim küçük partiküllerle. Uzaktakini çokça özledim, gelmeli artık, ve biraz Erasmus heyecanı , biraz da korkusu sardı bu aralar beni. Hala b12 eksikliği bana az sonra yazacağım cümleyi, ve söylemek üzere olduğum şeyi unutturmakta, bense iflah olmaz bir unutkanmışımcasına akışına bırakmaktayım olayları, sorgulamadan sessizce. Düşünmeyince daha rahatmış insan, tekrar tekrar farkediyorum bunu, ısrarla.
bi de: Ali Kırca'yı ekranda aniden görünce korktum, n'olmuş öle orman kaçkını gibi? (evet yaşlanıyorum..)
bi de: Ali Kırca'yı ekranda aniden görünce korktum, n'olmuş öle orman kaçkını gibi? (evet yaşlanıyorum..)
Yorumlar