şehir
Son günlerimin modası Songs: Ohia dan parçalar dinlerken baş ağrımla baş etmeye çalışıyorum bilgisayarın başında. Bilgisayar karşısında ne kadar başarılı olabilirim bilemiyorum tabi, ama madem bu bilgisayara mahkumum en azından denemeliyim. Limon lifli saçmalıktan dışarı eller fırlıyor etcil garip bitkilerin uzantıları gibi, ye beni ye beni diyor bana, yok kararlıyım, gereksiz yere boğazımdan besin maddesi geçirmemeye.
Bugün bindiğim metro istasyondan boşluğa düştüğünde, havada süzülürcesine ilerlerken Ankara çarptı bir anda gözüme, farklı yönlere ilerleyen farklı arabaların içindeki farklı hayatlar, perdelerini sımsıkı üstlerine örtmüş farklı haneler, farklı farklı yükseklikteki binalar, mükemmel bir uyum çizdiler gözümde. Eskiden, çok eksiden bildiğim bir yermiş, çok tanıdıkmış ama çıkartamıyormuşum gibi geldi şehir bu sabah. Bir an sanki Ankara'dan bir daha dönmemek üzere ayırılıyormuşum gibi hissettim, anlık bir his. Yok bir yere gittiğim aslında ama, hüzünlendim bir anda, sanki buraya aitmişim, ama burada olmamam gerekircesine uzaklaşıyormuşum gibi. Yakın vadede düşünürsek var bir yolculuk uzaklara, ama her yolculuk gibi dönüşü de var yine Ankara'ya.
Meğerse mutluluğunu parklarına gömmüş, heyecanını dolmuşçulara satmış Ankara. Taksicilere öfkesini, yorgunluğunu yaşayanlarına vermiş. Otobüslerinin karnı tıka basa doymuş, (bu sırada benim de boğazımdan geçiyor limon lifleri..) alt geçitlerinde pisliklerini, kenar mahallelerde hastalıklarını biriktirmiş. Yüksek binaların tepesine güneşten kamaşan gözünü yerleştirirken, bodrumlarına hayallerini saklamış. Böyle böyle yayılmış etrafına. Zenginliğini şehir dışına atarken, en sevdiği en merkezi yerinde çok fazla kalmamaya, oraya yerleşmemeye karar vermiş. Gelsin geçsin yaşayanları istemiş. Çeşit çeşit kaldırımlarda anılarını eskitirken yaşayanları, o ağaçlar dikmiş kenarlarına, tanıkları olsun diye. Ziyaretçileri kaybolmasın diye koca koca tabelalar dikmiş yollara, üst geçitler koymuş farklı hayatlar kesişmesin, herkes kendi yoluna gitsin diye. . Ne çok kalabalık olmuş etrafı, nede yalnız kalmış. Aşk trafiği sadece belli zamanlarda kilitlenmiş, yoksa açıkmış seyir çoğu zaman. Kışları çok üşümüş, yazları çok terlemiş, hep söylenmiş, baharı hiç yakalayamamış.
Ölümü de kalp krizinden olmuş, çok çok yaşlandığında, gece uykusunda.
Yorumlar