laf olsun diye değil. samimiyim.
Arabesk kaçabilir yazım biraz, onu da şu anda loop ta bir ebru gündeş şarkısının varlığına veriniz lütfen. İnsan yapıyor arada bazen böyle ne yapacağını bilemeyip hüzünlendiğinde.
Buraya yazılacak üç beş cümleyle ifade etmeye çalışmak şu anki hislerime hakaret gibi dursa da başladım bile, türk filmi sendromuna bağladım bağlayacağım, hani esas kız kanser olur da sevgilisini daha çok üzmemek için onu terkeder, sonra ücra bir köşede sessizce ölümü bekler, sonra esas oğlan olayın farkına varır ve sarılıp ağlarlar falan, filan.. az kaldı, evde mi otursam diyorum 5-6 gün. (yok, yapmayacağım, elimden geldiğince taşınacağım korkma.)
Gidersin, gidiyorsun, zaten gittiğinde şaşkınlıktan , heyecandan, etrafındaki yeni dünyanın biraz hızlı dönmesinin sarhoşluğundan, su gibi geçecek ilk bir ayın falan, bir sürlü komik, acı, tatlı anıyla dolduracaksın ceplerini. Farketmeyeceksin bile yokluğumuzu :) hızlı hızlı geçecek günler, hızlı ve bir o kadar da güzel. sonra alıştıkça oraya, ileriki aylarda yani, özlemeye başlayacaksın detayları, kızılaydaki kıroları, sigara aldığın büfeyi, her sabah sıradan bir şekilde selam verdiğin güvenlik görevlisini, mutfağınızda kombinin altında duran gazetenin varlığını, araba sürmeyi, köşede beni bekletmeyi, benle film izlemeyi, bakarsın seni içeri almayan Odtü güvenlik görevlilerini bile :) sonra ama, sıkıldığında daraldığında ve esra ile birbirinize yetemediğinizde köpek gibi özleyeceksin anneni, babanı, abini, ve bizleri. Ağlarsın biraz, kaçınılmaz olur, telefon zor olur da (burada müge yi hatırla en ucuzu hangisi? ) sarılacaksın msn e falan, ama o da yavan gelecek, kesmeyecek seni, sabredeceksin, ama geçecek ordaki sıkı arkadaşlarından bir gelip seni güldürdüğünde. Bitmesine yakın, çok özledim evet ama gitmesem, dönmesem geri diyeceksin, çatı katındaki güzel, Esra ile paylaştığın evinden, kurduğun yeni çevreden, alıştığın özgürlükten ayrılmak istemeyeceksin, bir yanda geeel geeel diyen arkadaş ve aile ordusu, öte yanda belçika tutacak kolundan, hehe, aldın bir kere tadımı unutamazsın ki! diyip hain hain sırıtacak sana.
E elin mahkum döneceksin.
Sana genel hatları anlattım ama, inan her cümlemin arasına ne hikayeler sıkıştıracaksınız siz ikiniz, bakma tamamını anlatmış gibi durduğuma, o kadar çok zaman geçecek ki her cümle çiftinin arasında ve o kadar çok insan girecek ki her cümlenin nesnelerine. İşte bunları anlatamam sana.
Bunları anlatamadığım gibi, sen yokken neler yapacağımı da anlatamam özetleyiverip. neden mi?
e hiç yaşanmadı ki.
Emsalsiz bu durumu tahmin etmekte gerçekten zorlanıyorum.!
Sanırım verebileceğim tek söz, anlatabileceğim tek şey, döndüğünde köpek gibi özlemiş bir deniz bulacağın..
Nothing unusual nothing's changed
Just a little older that's all
diyeceğim sana. Geride kalanım çünkü ben. benim başımı döndüren değil de, rutinini sürdüren bir dünyam olacak.
Sonra.
Çok sonra.
Kırmızı kanepede mutlu mutlu oturcaz. Çayı kim koyacak diye televizyondan iddiaya giricez.
"Simple together"
Dedim ya en başta, laf olsun diye değil. Samimiyim. N'apayım. Bunlar olacak.
E eğlen, gel işte.
Buraya yazılacak üç beş cümleyle ifade etmeye çalışmak şu anki hislerime hakaret gibi dursa da başladım bile, türk filmi sendromuna bağladım bağlayacağım, hani esas kız kanser olur da sevgilisini daha çok üzmemek için onu terkeder, sonra ücra bir köşede sessizce ölümü bekler, sonra esas oğlan olayın farkına varır ve sarılıp ağlarlar falan, filan.. az kaldı, evde mi otursam diyorum 5-6 gün. (yok, yapmayacağım, elimden geldiğince taşınacağım korkma.)
Gidersin, gidiyorsun, zaten gittiğinde şaşkınlıktan , heyecandan, etrafındaki yeni dünyanın biraz hızlı dönmesinin sarhoşluğundan, su gibi geçecek ilk bir ayın falan, bir sürlü komik, acı, tatlı anıyla dolduracaksın ceplerini. Farketmeyeceksin bile yokluğumuzu :) hızlı hızlı geçecek günler, hızlı ve bir o kadar da güzel. sonra alıştıkça oraya, ileriki aylarda yani, özlemeye başlayacaksın detayları, kızılaydaki kıroları, sigara aldığın büfeyi, her sabah sıradan bir şekilde selam verdiğin güvenlik görevlisini, mutfağınızda kombinin altında duran gazetenin varlığını, araba sürmeyi, köşede beni bekletmeyi, benle film izlemeyi, bakarsın seni içeri almayan Odtü güvenlik görevlilerini bile :) sonra ama, sıkıldığında daraldığında ve esra ile birbirinize yetemediğinizde köpek gibi özleyeceksin anneni, babanı, abini, ve bizleri. Ağlarsın biraz, kaçınılmaz olur, telefon zor olur da (burada müge yi hatırla en ucuzu hangisi? ) sarılacaksın msn e falan, ama o da yavan gelecek, kesmeyecek seni, sabredeceksin, ama geçecek ordaki sıkı arkadaşlarından bir gelip seni güldürdüğünde. Bitmesine yakın, çok özledim evet ama gitmesem, dönmesem geri diyeceksin, çatı katındaki güzel, Esra ile paylaştığın evinden, kurduğun yeni çevreden, alıştığın özgürlükten ayrılmak istemeyeceksin, bir yanda geeel geeel diyen arkadaş ve aile ordusu, öte yanda belçika tutacak kolundan, hehe, aldın bir kere tadımı unutamazsın ki! diyip hain hain sırıtacak sana.
E elin mahkum döneceksin.
Sana genel hatları anlattım ama, inan her cümlemin arasına ne hikayeler sıkıştıracaksınız siz ikiniz, bakma tamamını anlatmış gibi durduğuma, o kadar çok zaman geçecek ki her cümle çiftinin arasında ve o kadar çok insan girecek ki her cümlenin nesnelerine. İşte bunları anlatamam sana.
Bunları anlatamadığım gibi, sen yokken neler yapacağımı da anlatamam özetleyiverip. neden mi?
e hiç yaşanmadı ki.
Emsalsiz bu durumu tahmin etmekte gerçekten zorlanıyorum.!
Sanırım verebileceğim tek söz, anlatabileceğim tek şey, döndüğünde köpek gibi özlemiş bir deniz bulacağın..
Nothing unusual nothing's changed
Just a little older that's all
diyeceğim sana. Geride kalanım çünkü ben. benim başımı döndüren değil de, rutinini sürdüren bir dünyam olacak.
Sonra.
Çok sonra.
Kırmızı kanepede mutlu mutlu oturcaz. Çayı kim koyacak diye televizyondan iddiaya giricez.
"Simple together"
Dedim ya en başta, laf olsun diye değil. Samimiyim. N'apayım. Bunlar olacak.
E eğlen, gel işte.
Yorumlar